Her insanın yaşamında unutulmaz anlar vardır; ancak bazıları, sıradan bir kutlamayı bile efsane haline getirebilecek kadar dikkat çekici ve anlam dolu olabilir. 11 yaşında hapsedilmenin acımasız koşullarıyla yüzleşen Serap Öztürk, tam 32 yıl süren bir esaretin ardından sonunda özgürlüğüne kavuştu. Bu süreçte birçok zorlukla baş başa kalan Serap, yaşadığı travmalarla mücadele ettikten sonra hayatının en özel gününü kutlamak için hazırlık yapmaya başladı. Bu olay, sadece onun için değil, aynı zamanda özgürlük ve insan hakları açısından da büyük bir anlam taşıyor.
Serap Öztürk, 11 yaşına geldiğinde yaşamında beklenmedik bir dönüm noktasıyla karşılaştı. Ailesi, zorunlu koşullar nedeniyle onu bir binanın zindanına kapattı. Ebeveynlerinin kaygıları, onların bakış açısına göre mantıklıydı; ancak tam bir insanlık dramının başlangıcıydı. Onun o yaşlarda alması gereken eğitim, sosyalleşme ve merak duygusu yok edildi. Genç yaşta hayata atılmayı bekleyen bir çocuk, dört duvarın ardında yalnızlıkla yüzleşti. Hayatı boyunca yaşadığı bu travmalar, ona bir dayanıklılık kazandırsa da, özgürlük fikri her zaman uzak bir hayal oldu.
Serap, içsel olarak bu ağır yükü taşırken, dış dünyadan kopuk bir yaşam sürmek zorunda kaldı. Günlerinin çoğunu düşünerek ve hayal kurarak geçiriyordu. Etrafında kimse olmadığı için yalnızca kendi düşünceleriyle baş başaydı. 32 yıl boyunca 11 yaşındaki bir çocuğun gelişim sürecinde yaşaması gereken anları ve deneyimleri kaçırdı. Bir anlamda, zaman Serap için durdu. Ancak ona özgüveni ve umudu korurken, bir gün özgürlüğüne kavuşacağını düşündüren bir içsel güç de verdi.
Serap, sonunda 32 yaşında özgürlüğüne kavuştuğunda, hayal bile edemeyeceği bir serüvene adım atmış oldu. 11 yaşından beri en çok istediği şey olan doğum gününü kutlamak, onun için sembolik bir yeniden doğuş anlamı taşıyordu. Bebeklik döneminin, çocukluğunun ve gençliğinin çalındığı bu yılın ardından, kendi kimliğini bulma çabası da başlamış oldu. Kendi dünyasını yeniden inşa etme sürecine adım atan Serap, ilk kez bir doğum günü pastası gördüğünde gözyaşlarını tutamadı. 32 yıllık bir esaretin ardından gelen bu kutlama, sadece onun için değil; yakınları, destek verenleri ve toplum için de büyük bir sevinç kaynağı oldu.
Serap, doğum gününde düzenlediği kutlamada kendine yeni bir başlangıç yapmanın mutluluğunu yaşıyordu. Kutlamalarda çoğunlukla doğum günü pastası ve hediyelerle çevriliydi; ama onun için önemli olan şey, artık özgürlüğüydü. Özellikle yaşadığı travmalara rağmen, hayata tutunma iradesi ona bir güç vermişti. Hapsedildiği yıllar boyunca kaybettiği zaman, artık yeni bir fırsata dönüşmüştü. Annesinin ve babasının zorluklarından bağımsız bir birey olarak kendi kimliğini bulmaya başlıyordu.
Serap’ın hikayesi, toplumda özgürlük, insan hakları ve bireysel mücadele gibi konuları yeniden gündeme getirirken, birçok insan için ilham verici bir kaynak haline geldi. Onun yaşadığı bu travma, insanlara cesaret vermesinin yanı sıra, diğer benzer durumlardaki kişilere de umut aşıladı. Serap, yaşadığı zorlukları ve sıkıntıları aşarken, aynı zamanda diğer insanlara da örnek oldu. Özgür bir hayatın değerini kavrayan biri olarak, sadece kendisi için değil, toplumu için de mücadele etmeyi sürdüreceğini vurguladı.
Özgürlük, serbest bir yaşamın ve insani hakların en önemli parçasıdır. Serap Öztürk, hayatının en temel haklarından birine, yani özgürlüğe kavuştuktan sonra bunun farkına vardı. Sadece kendi hayatına değil, aynı zamanda başkalarına da ilham vermek ve insanlara umut sunmak amacıyla, toplum içerisinde önemli bir rol almaya gitme kararı aldı. Doğum günü kutlaması, bunun başlangıcıydı; insanlara ait olduklarını hissettirmek ve özgürlüğün her zaman kazandırabileceği güzel anları hatırlatmak. İşte bu yüzden, 32 yıl sonra gelen bu kutlama, sadece kişisel bir sevinç değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşümün habercisi oldu.