Geleneksel zanaatların son ustalarından biri olarak tanınan 75 yaşındaki Durmuş Dede, hayatını mesleğine adamış bir isim. Günümüzde hızla yok olan zanaat kültürünü yaşatmaya çalışırken, aynı zamanda genç nesillere de ilham vermeyi hedefliyor. Durmuş Dede’nin ustalığı, yalnızca yaptığı işlerde değil, aynı zamanda gençlere olan tutkusunda da kendini gösteriyor. Onun çalışmalarından etkilenen pek çok genç, zanaatın inceliklerini öğrenmek için onun kapısını çalıyor.
Durmuş Dede, çocukluğunun geçtiği köyde büyüklerinden zanaatın sırlarını öğrenmeye başlamış. 8 yaşında babasıyla birlikte girdiği atölyede, günlük yaşamda karşılaşılan eşyaları el yapımı olarak üretmeye başladı. O dönemde her evde bir zanaatkar bulunurken, zamanla bu geleneklerin azaldığını gözlemledi. Bugün, pek çok insanın sadece ticaret olarak gördüğü zanaat, onun için bir yaşam biçimi ve bir tutku.
Yıllar içerisinde pek çok ustayla çalıştıktan sonra kendi atölyesini kuran Durmuş Dede, hem kendi eserlerini sergileyerek hem de genç ustaların yetişmesine katkıda bulunarak zanaatını sürdürüyor. Onun elinden çıkan her eser, hem işçilik kalitesi hem de estetik yapısıyla dikkat çekiyor. Özellikle ahşap işçiliği, gökyüzü mavi renkli tabaklar ve el yapımı mobilyalar, bölgedeki en ilgi çekici ürünler arasında. Zamanın geçmesiyle birlikte zihninde taşıdığı tüm birikimi genç nesle aktarmak isteyen Durmuş Dede, 2. kuşak zanaatkarların yetişmesine büyük katkı sağladı.
Durmuş Dede, geleneksel zanaatların geleceği için daha fazla insanın bu mesleğe ilgi duymasını sağlamakta kararlıdır. Bu amaçla, atölyesinde düzenlediği eğitim programlarıyla gençlere zanaatın önemli noktalarını gözler önüne seriyor. Öğrencileriyle birlikte yaptığı çalışmalarda sadece işin teknik yönlerini değil, aynı zamanda mesleğin felsefesini de aşılıyor. "Zanaat, sabır ve özveri gerektirir," diyen Durmuş Dede, öğrencilerine her daim bu değerleri benimsemelerini öğütlüyor.
Onun zanaat sevgisi, sadece gençlerle değil, aynı zamanda yerel toplulukla da paylaşılmaktadır. Durmuş Dede, çeşitli festivallerde ve etkinliklerde yer alarak el yapımı ürünlerini sergilemekte, zanaat adına farkındalık yaratmaktadır. Bu tür etkinlikler, geleneksel zanaatın modern dünyada hala ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Zanaatın yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda kültürel bir miras olduğunun altını çizen Durmuş Dede, bu mirası gelecek nesillere taşımak için çaba gösteriyor.
Bugünkü gençlerin teknolojinin akışı içinde kaybolmalarından endişe ettiğini belirten Durmuş Dede, “El işçiliği, insanı insan yapan, onu doğayla bağlayan bir köprüdür," diyor. Bu sözler, sadece zanaatkarlığı değil, aynı zamanda insanlığın geleceği için el emeğine verilen önemi de sembolize ediyor. Onun gibi ustaların varlığı, bu değerlerin yeniden gün yüzüne çıkmasını sağlıyor, ve zanaatın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor.
Durmuş Dede’nin hikayesi, yalnızca bir zanaatkarın yaşamı değil; aynı zamanda geçtiğimiz yıllardaki zanaat kültürünün korunması adına verilen mücadeleyi özellikle genç kuşaklara aktaran bir miras. Zanaat ile uğraşan herkes için bir ilham kaynağı olan bu değerli ustanın, yıllar geçse bile değeri asla azalmayacak. Gelecek nesillere bırakılacak bu estetik ve işçilik kalitesi, her zaman takdirle anılacaktır.
Sonuç olarak, zanaat sadece bir iş değil; aynı zamanda bir sevda ve yaşam biçimidir. Durmuş Dede’nin varlığı, bu değerlerin yaşatılmasında ne denli önemli bir rol oynadığını gözler önüne seriyor. Herkesi bu eşsiz zanaat serüvenine davet ederken, Durmuş Dede’yi gelecek nesillerin unutulmaması gereken bir isim olarak tarihe kazandırmaktadır.