Venezuela, son zamanlarda ABD'nin Karayip Denizi’ndeki askeri faaliyetlerinin artmasından duyduğu kaygıyı dile getirerek, bu durumun bölgedeki gerilimi tırmandırdığını belirtti. Ülkenin üst düzey yetkilileri, ABD'nin bu tutumunun sadece Venezuela'yı değil, tüm Latin Amerika ülkelerini tehdit eden bir durum olduğunu vurguladı. Venezuela Dışişleri Bakanı, "Bölgeye gelen her askeri varlık, barışı tehdit ediyor ve halkımızı daha fazla endişeye sürüklüyor" diyerek durumu özetledi.
ABD'nin Karayip Denizi'ndeki askeri varlığı, özellikle son birkaç ayda dikkat çekici bir şekilde artış gösterdi. Washington, bu askeri hareketleri, bölgedeki 'düşmanlıkları önlemek' ve 'devlet dışı aktörlerle' savaşmak adına geliştirdiğini savunuyor. Ancak Venezuela, bu açıklamaların ardında yatan gerçek niyetlerin farklı olduğuna inanıyor. Ülkenin hükümeti, ABD’nin bu askeri desteklerini, Venezuela'nın iç işlerine müdahale olarak değerlendiriyor. Venezüella'nın askeri yetkilileri, "Bölgede barış sağlamak imkânsız hale geliyor. ABD'nin Karayiplerdeki varlığı, yeni bir çatışmanın fitilini ateşleyebilir" şeklinde yorumladı.
Venezuela'nın bu açıklamalarının ardından uluslararası alanda çeşitli tepkiler gündeme geldi. Birleşmiş Milletler dahil olmak üzere birçok ülkeden, Venezuela’nın kendini savunma hakkına saygı gösterilmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapıldı. Latin Amerika'da bazı ülkeler, Venezuela’nın yanında durarak ABD'nin bölgedeki askeri faaliyetlerinin durdurulması için önlem alınmasına çağrıda bulundu. Bu durum, bölgedeki ülkelerin ABD karşıtı bir birlik oluşturup oluşturmayacağı sorusunu akıllara getiriyor.
Uzmanlar, ABD ve Venezuela arasındaki bu gerginliklerin, sadece iki ülkeyi değil, tüm Latin Amerika’yı etkileyeceğini belirtirken, olası bir çatışmanın sonuçlarının neler olabileceği hakkında endişeler taşıyor. Elde edilen verilere göre, ABD’nin Karayip Denizi’ndeki askeri varlığını artırarak Venezuela'ya karşı uyguladığı baskı, bölgesel istikrarı tehlikeye atabilir.
Sonuç olarak, Venezuela'nın ABD'ye karşı ortaya koyduğu tepkiler, gelecekteki uluslararası ilişkiler açısından büyük önem taşıyor. Her iki ülkenin de izleyeceği stratejiler, yalnızca kendi güvenliklerini değil, bölgedeki tüm ülkelerin güvenliğini etkileyecek yeni bir denklem oluşturabilir.